Hedefimiz
Sergi
Pullarda Bilim
Bilim İnsanları
E-Metinler
Mesaj Panosu

 

 

 

 

 

Biyografi


Mesut Ilgım'ın kaleminden Prof. Bedi Ilgım

Prof.Dr (h.c.) BEDİ ILGIM 1915 - 1997

Babam Bedi Ilgım, 1915 yılında, Yugoslavya'dan İstanbul'a göçmüş bir ailenin ikinci çocuğu olarak İstanbul'da dünyaya gelmiş.

Çağdaşlarının pek çoğunda olduğu gibi, onun da ilkokul diploması arap harfleri ile yazılı.

Orta Okul ve Liseyi İstanbul Erkek Lisesinde bitirmiş; 1932/1933 döneminde bu okulun fen şubesinden mezun olmuş.

Daha sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesine giren Bedi Ilgım, 1936/1937 döneminde bu fakültenin "Fizik, Kimya" bölümünden mezun olmuş.

Bu döneme ait -titizlikle sakladığım- ders notlarında o dönemin, Hitler zulmünden kaçıp Boğaziçi'ne sığınan efsane Alman hocalarından Prof.Arndt'ın düzeltmeleri ve parafları var.

Yine o dönemin müşterek özelliklerinden biri oılarak, gerek Üniversite süresince gerekse üniversite sonrasında fasılalarla devam eden bir yedek subay hizmeti ve 1938 Nisan'ında terhis.

Bundan sonraki dönemde Bedi Ilgım'ı ilk görev yeri olan Ankara Erkek Lisesinde Fizik hocası olarak görüyoruz (bu dönemden tanışları, Rauf Nasuhoğlu ve Erdal İnönü).

Buradaki iki dönemlik fizik hocalığından sonra, Bedi Ilgım 1939 yılında o zamanki adı Teknik Okul olan, şimdiki adıyla Yıldız Teknik Üniversitesi'ne, fizik öğretmeni olarak tayin oluyor.

Bu tarihten itibaren, yaş haddinden emekli olduğu 1984 yılına kadar süren 45 yıllık "Yıldız" lılık, daha sonra özel sözleşme ile lisans üstü öğrencilerine verdiği derslerle 7 yıl daha sürüyor ve nihayet Bedi Ilgım'ın toplam 53 senelik çalışma hayatı 1991 yılı sonunda noktalanıyor.

Ancak bundan birkaç sene sonra başlayan ve onu 1997 yılında aramızdan alan Alzheimer hastalığına rağmen babam son günlerine kadar her gün, bir sonraki gün vereceği derslerine hazırlanır, notlarını titizlikle çantasına yerleştirir ve ertesi sabah erkenden "Yıldız"ına yola çıkacakmışçasına traşını olur, giyinir ve benim kendisini alıp Yıldız'a götürmemi beklerdi.

Babam yazdığı ve Türkçeye çevirdiği pek çok mesleki kitabı yanısıra, yine döneminin pek çok bilim adamında görüldüğü gibi, meslek dışı pek çok hobiye de sahipti.

Çok iyi bir hat sanatçısıydı, iyi ney çalar ve çok iyi resim yapardı. Klasik Türk Müziğini çok iyi anlar, takip eder ve notaların matematik ve fizik kuralları ile ilintilerini araştırırdı. İyi bir fotoğrafçıydı. Kendimi bildim bileli evimizde daima bir fotoğraf laboratuarı bulunmuştu.

Ellili senelerde yapılan bir banka çekilişinde, mütevazi tasarruflarımdan oluşan banka hesabıma büyük ikramiye çıkınca, kendisinden iyi bir fotoğraf makinesi almak için izin istemiştim.

Bana önemli olanın makine olmadığını, ancak gönül-göz ve mercek düzleminin bir hizaya gelmesi ile iyi bir resim çekilebileceğini kanıtlamak için boş bir püro kutusundan oluşturduğu "camera obscura" ile çektiği resim hala arşivimde, çok kıymetli bir anı olarak durur.

"Yıldız"daki yaşamı süresince pek çok "ilk" e imza attı. Teknik Okul'dan Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi'ne ve daha sonra Yıldız Üniversitesi'ne geçişlerde büyük çabalar sarfetti. Daha sonra Yıldız'a bağlı olarak Anadolu'da oluşturulan diğer Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademilerinin oluşumunda faal görev aldı. İleri yaşına rağmen buralarda (Zonguldak, Sakarya, Elazığ gibi) "ilk ders" ler verdi.

Kendi notlarından anladığım kadarı ile, kendisine İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesinden gelen pek çok teklifi geri çevirdi ve hep "Yıldız"lı kaldı.

Teknik Okul dönemlerinde senelerce "Öğretim Müdür Yardımcılığı" görevini yürüttü.

Onun, evinden çok zamanının geçirdiği Fizik Laboratuarını hemen hemen yoktan varetti. Almanyadan (Leybold firması) temin ettiği laboratuar alet ve gereçlerinin benzerlerini, laboratuarının bir köşesinde oluşturduğu atölyesinde kendi gayreti ve asistanlarının desteği ile çoğalttı ve böylelikle çok sayıda öğrencinin laboratuar imkanına kavuşmasını sağladı.

1983 yılında (13.10.1983) yapılan Senato toplantısında kendisine Yıldız'ın verdiği ilk fahri doktorluk ünvanı verildi.

Bedi Ilgım'ın yaptığı bilimsel çalışmaların ayrıntılarını kendi meslektaşlarının takdirine bırakarak, yazının bundan sonraki bölümünde, kendisi hakkında Yıldız yıllıklarında yer alan bazı anekdotları ve emekliliği nedeni ile yaptığı bir konuşmayı aşağıda aktarıyorum.

  • 1968 yılında bir gece sınıfında Bedi hoca, "çarpışma"ları anlatıyordu. Tahtaya formülü yazdıktan sonra konuyu daha ilginç hale getirmek için bir futbol maçında çarpışan iki futbolcu örneğini verdi. Ortak düşme hızını hesaplayarak, ısıya dönüşen enerjinin ifadesini de yazdı. Bunun üzerine öğrencilerden biri sordu : "Efendim, ısıya dönüşen bu enerji ne olur" ? Bedi hoca cevap verdi : "Futbolcular çarpışınca bu ısıdan kızışır ve birbirlerine küfrederler."
  • İhtisas bölümünde bir modern fizik dersinde Bedi Ilgım çekirdek reaksyonlarının enerji bilançosunu açıklıyordu. Genelde çok soru soran çocuklardan biri kalktı ve; "Efendim, bu verdiğiniz örnekte iki ürün var. Halbuki daha çok sayıda ürünlerin olabileceği reaksyonlar da mümkün diyorsunuz, o zaman hesapları nasıl yürüteceğiz?" Hoca cevapladı: "Ben burada esasları izah ediyorum, şüphesiz bir soru olarak yalnız ikiz meydana gelmesi sorunu ile değil, üçüz, dördüz hatta sekizli bir doğum ile de karşılaşabilirsiniz." Talebelerden birisi arka sıralardan ekledi:" İşte hocam, o zaman biz de dokuz doğururuz !"
  • Bedi hoca altmışlı yıllarda uygulamaya koyduğu modern fizik derslerinin ikincisinde elektromanyetik radyasyon teorisinin son konularını işliyordu. 212 numaralı anfinin sıralarının altına -her seneki gibi- yavrulamak üzere yuvalanmış olan tekir kedi ortaya çıktı ve kapının yanında miyavlamaya başladı. Çocuklar gülüştüler. Bedi bey dersin ciddiyeti ile sahnenin laubaliliğini dengelemek üzere : "Galiba bir şeye itiraz ediyor, kapıyı açın da çıksın bari" dedi. Bunun üzerine öğrencilerden Uğur Beynam : "Efendim, dersin başında kapıyı açtık gitmedi, herhalde dersten sıkılmış olacak" dedi. Bedi hoca hemen taşı gediğine koydu : "Olabilir, hayvandır" !
  • Bir arkadaşımızın cehaletiyle Bedi Hoca'yı sinirlendirmesi üzerine, hoca derin bir Lahavle çekip, Mehmet Akif'in ünlü şiirini arkadaşımıza uygulamıştı:

"Sana zor gelmeyecek soruyu kimler sorsun

Babanın ismini sorsam "bilmem ki" diyorsun

Herc-ü merc ettiğin a'male yetmez de kitap

Seni ancak çöp kovaları eder istiap"

  • 1954 yılındaki bir fizik dersinde Bedi Ilgım yer çekiminden bahsediyordu. Arkadaşlardan biri sordu : "Hocam, dünyayı merkezinden geçmek üzere delip buraya bir taş bıraksak, bu taş nereye kadar gider?" Bedi Hoca cevap verdi "Herhalde Bakırköy'e kadar gider !"
  • Bedi hoca saatlerce bir konuyu anlatmış ve koca tahtayı upuzun bir formülle doldurmuştu. Arkadaşlardan biri sordu : "Hocam bu formül neye yarar ?" Bedi bey cevap verdi : "Baş ağrısına iyi gelir" !
  • Bedi hocadan, Fikret Uray, bir müessese de çalıştırılmak üzere yeni mezunlardan bir mühendis tavsiye etmesini ister ve de iyi ücret vereceklerini ilave eder. Odada bulunan Sami İdil söze karışır : "Ne kadar verecekler?" Fikret Uray: "600 lirayla başlayacaklar" . Bedi Ilgım cevap verir : "Yok, o paraya mezunlardan bulamam ama istersen hocalardan bulayım" .
  • Günlerden bir Cumartesi günü Bedi Ilgım, teknik fizik dersinde, tatbikat yaptırmak için bir kişinin tahta başına geçmesini istedi. Sınıfın cesur ve çalışkan talebelerinden Kadir hemen kalktı. Hoca problemi sordu. Kadir tahtaya yalnız kendinin okuyabileceği bir "T" harfi yazdı. Hoca sordu : "O yazdığın ne?" . "T" hocam. Hoca derin bir nefes aldı : "Öyleyse üstüne "T" olduğunu yaz.

11 Ocak 1984 de Bedi Ilgım'ın emekliliğe ayrılması nedeni ile düzenlenen toplantıda yaptığı konuşma :

"45 yıl önce geldiğim bu yerden, şimdi yorgun bir vücut fakat dipdiri bir imanla ayrılıyorum.

Böylece, burada ihtiyarladığımı ifade etmeyi, buradaki yaşantımı anlatmaktan daha yeterli ve daha anlamlı buluyorum.

Geçmiş günlerimin anları, bir ruh gibi tüm benliğime sinmiş bulunuyor. Buranın bir kısmı bugün Hak'kın rahmetine kavuşmuş bulunan her mertebeden insanlarıyla bu kuruluşun adeta her noktasında manen bütünlenmiş olarak yaşadık; dertleri ve sevinçleri bölüştük. Ömrümün sonuna kadar bu dostluk ve vefa anılarından ayrılamam.

Beni çok duygulandıran bu sevgi atmosferi içinde kendime ait bazı şeyler söylemek istemiyorum. Çünkü sizlerin benim için söyledikleriniz veya yazdıklarınız, bana doğrusu, zedelemekten çekindiğim beşeri bir gurur veriyor. Yalnız sessiz sessiz bakan bu bina ve eşya arasında geçmişten itibaren şekillenen ve artık ayrılık gününün geldiğini daha yakından duymaya başladığım son zamanlarda beni daha çok dolduran bir duyuşu sizlere yansıtmayı denemek istiyorum.

Sınıflarda karşımda oturan temiz ve çoğu fakir, memleket çocuğu öğrencilerimin veya beraber çalıştığımız, sayısını hatırlayamadığım kadar çok çalışma arkadaşlarımın yalnız beyinlerine değil, duyarlı ruh hallerine de yönelebilmeyi de burada öğrendim. Bugün bana tevcih edilen ve benim için anlatılmaz büyüklükte bir değer taşıyan sevgiyi, bu insanların iş alemine sokulmasına öğrenmiş olmama borçluyum. Beni çok sevdiklerine inandığım tüm arkadaşlarım ve özellikle yakınlığımızın daha da ileri bir düzeye ulaştığı Prof. Ahmet Karadeniz ve Prof. Necmettin Turfan'ın hiçbir zaman beni yalnız bırakmamış olan bir tür şefkatle, ayrılışın beni bir boşluğa düşüreceği endişesini taşıdıklarını seziyorum; fakat ben bundan korkmuyorum, çünkü çıkarıldığım manevi düzeyin beni böyle bir çöküntüden kurtaracak güçte ve yükseklikte olduğuna, hele şimdi, içtenlikle inanıyorum.

Bizler, ardımızda kalan anıların soyut kimlikleriyle ne kadar yaşayacaklarını kuşkusuz, bilemeyiz; fakat bir gerçeğe inanabiliriz ki, insanlar bir yerlerde yaşadılar mı onları artık kimse yok edemez.

Layık olduğumdan çok daha yüksek ölçülerle değerlendirmiş bulunduğunuz naçiz gayretlerimin yükünü benimle beraber taşımış ve benim tek düze yaşantıma sabırla tahammül etmiş olan eşim Seniha'ya teşekkür ediyorum.

Zor veya kolay, bugünkü halime kadar geçirdiği her anın mihnet ve sevinçlerine katıldığım "Yuva"nın çok daha iyi günlere ulaşmasını ümit ve temenni ediyor ve nöbet görevleri süren arkadaşlarımın bunu gerçekleştirebileceklerine güveniyorum.

Hepinize, becerebildiğim ölçüler içinde minnettarlığımı anlatabilmek için çok güçsüz kaldıklarına inandığım şükran ve sevgilerimi sunarım."

Bedi Ilgım'ın Yapıtları :

KİTAPLAR:

1.       Fizik, 1948, Teknik Okul Yayını (2 Basım)

2.       Matematik, 1944 , Dr.E.Schleir'den çeviren Bedi Ilgım, Teknik Okul Yayını (2 Basım)

3.       Trigonometri, 1944 , Dr. Adolf Hess'den çeviren Bedi Ilgım, Teknik Okul Yayını (5 Basım)

4.       Teknik Fizik-I, 1944 , Schmiedel-Süss'den çeviren Mustafa Santur-Bedi Ilgım , Teknik Okul Yayını (3 Basım)

5.       Teknik Fizik-II, 1960 , Schmiedel-Süss'den çevirenler Mustafa Santur - Bedi Ilgım , Teknik Okul Yayını (2 asım)

6.       Kısa Atom Bilgisi, 1959 , Teknik Okul - İDMMA Yayınları (3 Basım)

7.       Modern Fizikten Örnek Problemler (Gazlar, Gazların kinetik teorisi), 1976 , İDMMA - Yıldız Üniveristesi Yayınları (2 Basım)

8.       Modern Fizikten Örnek Problemler (Rölativite Teorisi), 1977 , İDMMA - Yıldız Üniveristesi Yayınları

9.       İDMMA - Kuruluştan Bugüne (Tarihçe), 1973 , İDMAA Yayınları (2 Basım)

DERS NOTLARI:

1.       Fizik Laboratuar Deneyleri, Yayın No 6

2.       Fizik II (Titreşimler, Dalga Hareketleri, Akustik), Yayın No 7,1976-1977

3.       Fizik II (Optik), Yayın No 8 , 1976 - 1977

4.       Geometrik Optik, Yayın No 9 , 1976-1977

5.       Fizik Laboratuar Deneyleri, 1982 - 1983

 

http://www.bilimtarihi.org
Son güncelleme: 01.11.2016

© 2016