Mustafa Kaçar, "Osmanlı İmparatorluğunda bilim ve eğitim hayatında değişmeler ve Mühendishanelerin Kuruluşu (1808'e kadar)" Osmanlı Bilim Araştırmaları II, İstanbul 1998, s.69-137'den özet.
Osmanlı Modern Bilim ve Eğitim Kurumu
MÜHENDİSHANE
Halıcıoğlu'nda kurulan Mühendishane-i Berri-i Hümayun
(Mahmud Raif Efendi, Tableaux des Nouveaux Réglements
de l'Empire Ottoman, 1798.)
Osmanlı askerî teşkilâtı içerisinde Avrupa'daki benzerlerinden mülhem yeni ocakların kurulması ve bu ocaklarda uygulanan yeni tip talimler, Osmanlı bilim ve eğitim hayatında yavaş fakat tedricî şekilde artan bir değişime yol açmıştır. Bu konuda ilk teşebbüs, 1729'da Osmanlı Devleti'ne iltica eden ve Müslüman olduktan sonra Ahmed adını alan Fransız asıllı Comte de Bonneval'in (Humbaracı Ahmed Paşa) nezaretinde 1735 yılı başlarında kurulmuş olan, Ulufeli Humbaracı Ocağı'dır. Ulufeli Humbaracı Ocağı, gerek askerî açıdan gerekse idarî yönden Osmanlı askerî teşkilatındaki benzer ocaklardan farklı bir şekilde düzenlenmiştir. Bu ocakta, geometri bilen humbaracılar yetiştirmek amacıyla, pratik talimlerin yanında geometri, trigonometri, balistik ve teknik resim gibi teorik dersler gösterilmiştir.
On sekizinci asrın ikinci yarısında değişen Avrupa politikası ve Osmanlı Devleti'nin Avrupa ve özellikle Fransa ile yakınlaşması neticesinde askerî teknolojilerin aktarılması ve bu ülkelerden bazı teknisyenlerin Osmanlı Ordusu'nda istihdam edilmesi kolaylaşmıştır. Bu durum birçok Fransız'ın İstanbul'a gelmesine vesile olmuştur. Bunlardan birçoğu Osmanlı Devleti tarafından çağrıldıkları için din değiştirmemiştir. Osmanlı Devleti hizmetinde yüksek mevkilerde çalışmak isteyen Avrupalılar için ihtida etmek gibi bir usulün ortadan kalkmasıyla, -bir nevi beyin göçü sayılabilecek- daha çok sayıda uzman ve subayın İstanbul'a akın ettikleri görülmektedir.
Macar asıllı bir Fransız olan Baron de Tott'un İstanbul'da istihkâmcılık ve Avrupa kaynaklı yeni askerî tekniklerin aktarılması konusunda devlet hizmetinde istihdamı, başka Fransız uzmanlarını da İstanbul'a celbetmiştir. Çeşme'de Osmanlı Donanmasının Ruslar tarafından yakılmasından sonra (1770) Çanakkale Boğazı'nda Marmara Denizi'ne doğru ilerleyen Rus Donanmasını Çanakkale'de durdurmak için yeni istihkâmlar ve bataryalar tesisini gerçekleştiren Baron de Tott'un İstanbul'a dönüşüyle, Hıristiyanların orduda istihdamları konusundaki tereddüt ortadan kalkmıştır. Baron de Tott, 1776 yılına kadar kaldığı İstanbul'da Osmanlı tersanelerinde ve tophânelerinde yeni tekniklerin uygulanmasında etkili olmuş, ayrıca askerî teknik eğitim konusunda da faaliyette bulunmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu'nda müstakil olarak modern askerî teknik eğitime tahsis edilmiş ilk müessese, dönemin Kaptan-ı Deryası Cezayirli Gazi Hasan Paşa'nın destek ve teşvikiyle 29 Nisan 1775 tarihinde Tersane-i Amire'de kurulmuş olan Hendesehânedir. Fransızca belgelerde "Ecoles des Théories veya Ecoles des Mathématiques" denilen Hendesehâne, on kadar talebesi olan, Baron de Tott'un ve diğer bir Fransız matematikçi Sr. Kermovan'ın yanında Cezayirli Gazi Hasan Hoca gibi Osmanlı müderrislerinin de ders verdiği bu kuruma 1781 yılından itibaren Mühendishâne denilmiştir..
1775-1783 yılları arasında devam eden Amerikan bağımsızlık savaşında Fransa ve İngiltere'nin rakip taraf olmasından yararlanmak isteyen Rus Çariçesi II. Katerina, Doğu Avrupa ve Osmanlı topraklarında daha rahat bir yayılmacı politika izleyebilmiştir. Amerika'daki savaş sona erince Avrupa politikasında Rusya'nın bölgedeki genişlemesini durduracak tek güç olarak gördükleri Osmanlı Devleti'nin yanında yer aldılar. Osmanlı Devleti ise Kırım'ın elden çıkması karşısında büyük bir telaşa kapılmış ve Kırım'ı geri almak için savaş hazırlıkları planlamaktadır. Bu çerçevede Osmanlı ordusunun modernizasyonu, askerî donanım ve teknik yardım yapılarak desteklenmesi yoluna gidilmiştir. Bu dönemde sadrazam olan Halil Hamid Paşa (1782-1785) Avrupa'dan teknik yardım ve donanma talebi yanında, orduda eğitim ve disiplini sağlayacak yeni birtakım kanunlar çıkartmıştır.
1783-1788 yılları arasında Osmanlı-Fransa arasında yeniden başlayan yakınlaşma çerçevesinde çok sayıda Fransız uzman ve subay İstanbul'a gelmiştir. Bunlar devletin askerî teknik projelerinde istihdam edilmeleri yanında, Osmanlı sınırlarının istihkâmı konusunda da faaliyetlerde bulunmuşlardır. İlk gelenler, genellikle muhtemel bir Rus saldırısına karşı İstanbul Boğazı'nın istihkâmını güçlendirmekle işe başlayan istihkâm mühendisleri olmuştur. Topçuluk, humbaracılık ve gemi inşa konularında uzman elliden fazla mühendis, ustabaşı ve işçinin İstanbul'a geldiği tespit edilmiştir. Bu kişiler arasında Lafitte-Clavé ve Monnier adlı iki istihkâm mühendisinin ayrı bir yeri vardır. Bunlar asıl faaliyetleri yanında, Tersane'de açılmış olan Mühendishâne'de istihkâmcılık üzerine ders vererek Osmanlı´da modern istihkâmcılık eğitimini gerçekleştirmişlerdir. Bu dönemde gelen askerî mühendislerden topçu Saint Remy, 1785'te yeni top döküm fırınları kurmayı planlamıştır. Saint Remy, yetersiz gördüğü eski döküm fırınların yerine daha büyük ve modern fırınlar kurulması için izin almış, ancak büyük masraflarla inşa edilen yeni döküm fırının verimli çalışmaması projeye darbe vurmuş ve Saint Remy ülkesine geri gönderilmiştir. Aynı dönemlerde gelen ve Tersane'de istihdam edilen Fransız gemi inşa mühendisi Le Roy ve on kişiden oluşan ekibi, 1785-87 yılları arasında değişik büyüklükte yüzden fazla savaş gemisi inşa etmişlerdir.
1787-88 Osmanlıların Rusya ile savaşa girmesi ve Rusya ile Fransa arasında oluşan ittifak sebebiyle Fransız uzmanlar ve ustaların tamamı İstanbul'dan ayrılmışlardır. Bu Fransızların gitmesi ile onların yerine yerli Osmanlı usta ve işçilerinin ve diğer Avrupa devletlerinden (bazı İsveçliler) işçilerin istihdam edildiği görülmüştür. 1787-1788 yıllarında Fransız uzmanların ve subayların tamamen ülkelerine dönmeleri üzerine tatbikî dersler terkedilmiş ve Mühendishâne'de sadece yerli Osmanlı ulemâsından, Gelenbevî İsmâil Efendi ve Palabıyık Mehmed Efendi gibi meşhur matematikçiler teorik dersler vermeye devam etmiştir.
Sultan III. Selim'in (1789-1807) tahta çıkmasından üç yıl sonra 1792 yılında başlattığı "Nizâm-ı Cedid" hareketi çerçevesinde humbaracıların, lağımcıların ve topçuların eğitimini sağlamak amacıyla 1793 yılında "Mühendishâne-i Cedide" adı ile "yeni" bir Mühendishâne daha kurulmuştur. Yeni mühendishânede dersler 1794 senesinde başlamıştır. Burada on yıl kadar önce Tersane Mühendishânesi'nde Fransız uzmanlardan istihkâm teknikleri dersleri görmüş olan Müderris Abdurrahman Efendi, Seyyid Osman Efendi gibi yeni nesil Osmanlı mühendis hocalar ve sonraları Mühendishâne-i Berrî-i Hümayun'un ilk başhocalığına getirilecek olan Hüseyin Rıfkı Tamânî (öl. 1816) bulunmaktadır. Mühendishâne-i Cedide'nin nizamı da önceki Mühendishâne gibi bir hoca, dört halife, on talebe ve diğer görevlilerden oluşmaktadır. Burada Humbaracı ve Lağımcı Ocakları'nın mensuplarına geometri, trigonometri ve irtifa alınması gibi konular öğretilmeye çalışılmıştır.
1806 yılında Sultan III. Selim tarafından çıkarılan kanunname ile Mühendishâne-i Cedide'nin adı "Mühendishâne-i Berrî-i Hümayun" olmuştur. Bu kanun ile Avrupa-Osmanlı karışımı bir yapıya kavuşan Mühendishâne-i Berrî-i Hümayun'da dört sınıflı ve biri başhoca olmak üzere dört hocalı yeni bir sistem kurulmuştur.
1806 tarihli Mühendishâne kanununa göre ders programı şöyledir: Dördüncü sınıf (ilk sınıf), kaligrafi, imlâ, sayılar, teknik resim, Arapça, aritmetik ve geometriye giriş ve Fransızca; üçüncü sınıf, aritmetik ve geometri, coğrafya, Arapça, Fransızca; ikinci sınıf, cebir, düzlem trigonometri, jeodezi, harp tarihi; birinci sınıf (son sınıf), koni kesitleri, diferansiyel hesabı, integral hesap, mekanik, astronomi, patlayıcı maddeler pratiği, askerî talimler ve istihkâm dersleri.
Diğer taraftan yukarıda bahsi geçen ve 1793 yılında başına Fransız bahriye mühendisi J. Balthasar Le Brun'ün getirildiği Tersane Mühendishânesi'nde bulunan ve kara mühendisliği eğitim ve öğretimini sağlayan ekibin yeni Mühendishâne'ye aktarılmasıyla Tersane Mühendishâne'sinde sadece gemi inşası, seyrüsefer, haritacılık ve coğrafya dersleri verilmiştir. Le Brun'ün Fransa'ya dönüşünden sonra onun yerine, eğitmiş olduğu Osmanlı bahriye zabitleri tayin edilmiştir. Bu kurum, 1806 kanunnamesi ile de "Mühendishâne-i Bahrî-i Hümayun" adını almıştır. Daha sonraları 1845´te "Bahriye Mektebi" adıyla Heybeli Ada'ya nakledilen bu mektep uzun yıllar eğitimini sürdürmüştür.
Mühendishâneler, Osmanlı-Batı sentezi bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. Sultan II. Mahmud devrinde hazırlanan bir lâyihada "Bugün Avrupa mühendishânelerinde esas alınan kaidelerden biri de, talebeler gerekli dersleri sırayla ve tamamen görerek bir icâzetnâme (diploma) almadıkça mühendis kabul edilmez ve hiçbir işte istihdam edilemezler. Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun da kuruluş safhasında Avrupa usulüne uygun olarak kurulmuştur." Buna göre mühendislerin mesleklerini icra edebilmeleri için diploma sahibi olmaları şart koşulmuştur.
Devletin bu yeni askerî eğitim müesseselerini kurmaktan maksadı her şeyden önce ordunun yeni bir nizama sokulması, yeni tekniklerle donanmış ve Avrupa orduları karşısında mağlup olmamak için fen tahsili görmüş zabit yetiştirmek gibi, acil ihtiyaca cevap verecek insan gücüne sahip olmaktır. Yani temel hedef, o devrin tabiri ile "mütefennin zâbit" yetiştirmektir.
1826'da Yeniçeri Ocağı kaldırıldıktan sonra yerine Sultan II. Mahmud tarafından kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye'nin zâbit ihtiyacı mühendishânelerden karşılanmıştır. Daha sonra 1831'de Harbiye Mektebi'nin de kurulmasıyla zabit ihtiyacı her iki kurumdan karşılanmaya çalışılmıştır. Tanzimat'tan sonra ise Mekteb-i Harbiye ön plana çıkmaya başlamış ve Mühendishâne-i Berrî-i Hümayun'a rağbet azalmıştır. I. Meşrutiyet'e kadar gerek bina yetersizlikleri gerekse idarî yönden istikrasız bir dönem geçirmiştir. Hatta 1870''lerde eğitim faaliyetlerine, Maçka'daki Harbiye Mektebi içerisinde topçu ve istihkâm sınıflarında devam etmiştir.
Sultan II. Abdülhamid tarafından tamir ettirilen Halıcıoğlu'ndaki eski binasında eğitim ve öğretim faaliyetlerine başlamasıyla Mühendishâne'de yeniden bir canlanma yaşanmıştır. 1881 senesinde kurmay sınıfları yanında bir de "mümtaz sınıf" adı altında yeni bir sınıf teşkil edilmiştir. Dört yıl olan öğretim süresi beş yıla çıkarılmış ve her yıl Harbiye Mektebi son sınıf talebelerinden daha yüksek tahsil yapmak isteyen ve yabancı dile yatkın olanlar bu beşinci sınıfa alınmışlardır. 1900 senesinde öğretim süresi üç seneye indirilen Mühendishâne, Topçu Mektebi olarak tamamen Harbiye Mektebi'ne bağlı meslek okulu haline gelmiştir.
|