Ruşen Eşref [Ünaydın], "Güneş Tutulması", Tedrisat Mecmuası, c. 4, nr. 25, 8 Mayıs 1330/1914, s. 181
[Ruşen Eşref Ünaydın: Bütün Eserleri, haz. N. Birinci, N. Sağlam, c. 13 Dergi ve Gazete Yazıları, Ankara, Türk Dil Kurumu yay., 2002,s. 8-9]
Emced sınıfa girip çantasını açarken:
- Hoca Efendi, bugün güneş tutulacak ! dedi. Tombul yanakları her vakitkinden fazla kızarmıştı.
Muallim:
- Sahih mi oğlum, kim söyledi sana ? diye sordu.
- Babam bir gazetede okudu.
- Evet, bugün saat ondan öğleye kadar güneş tutulacak, bunu biz de göreceğiz, zira hava gayet berrak.
- Hoca Efendi, Hoca Efendi güneş tutulması nedir ? sualleri her taraftan yağmaya başladı.
- Biraz sabredin şimdi öğrenirsiniz.
Sabır, ah o mekteplilerde hiç bulunmayan sabır ! Saat dokuz buçuğa kadar süren dersi çocuklar, pek büyük bir üzüntü içinde dinlediler. Kırk çift göz, siyah tahtaya bakmaktan ziyade pencere tarafına kayıyordu.
Teneffüs zamanında muallim küçük küçük mukavvaları hazırlıyor, bu mukavvaların hepsine, toplu iğne ile birer delik açıyordu. Bir mumun üzerinde cam kırıkları da isledi. Sonra, saat ona doğru camlarla mukavvalarlı bu mini mini meraklılara dağıttı.
- Dikkat edin ! dedi. Güneş tutulması, onu üç geçe başlayacak. Şu hâlde büyük saat çalar çalmaz hemen ellerinizdeki mukavvalar ve isli camlar arasından güneşe bakın !
Refik:
- İşte güneş dilindi ! diye birdenbire galibiyet ve iftiharla bağırdı.
Güneşin tutulmasını evvelâ o görmüştü. Sonra artık her ağızdan bitip tükenmek bilmez sevinç ve hayret sesleri işitilmeye başladı.
Güneşin son kısmı, yavaş yavaş ilerleyen yuvarlak bir cisim tarafından saklanıyor gibi azar azar kayboluyordu. Saat on buçukta güneş henüz kararmıştı. On bir de ise güneşin dörtte üçü karanlık içine gömülü kalmış, yeryüzünde âdeta gece olmuş, kuşlar bile cıvıltılarını kesmişti.
Zannederim çocukların göğüslerinde mini mini kalpler kuvvetle çarpıyordu. Nihayet güneşin sol tarafı, parlak bir hilâl gibi tekrar göründü. Aydınlık çoğaldı, her taraf yine şenlendi. Ay da
- çünkü güneşi tutan o idi - sağa doğru yürümesine devam ederek güneşi geçip gitti. Güneş
o eski parlaklığını yeniden kazandı.
1914 yılında Trabzon'da gözlenen tam Güneş tutulmasının bir tanığı:
(Mediha Kayra, 1902-2003):
"Ramazan'ın sonuncu cuma günü, yani Ağustos'un 21'inde, sanki Cihan Savaşı'na işaretmiş gibi güneş tutuldu. O gün biz Seher Hanımların evindeydik. Mukabele duası bittikten sonra konuklar bir bir dağılmaya başladılar. Biz gitmedik çünkü hava dakikadan dakikaya kararıyor, gökte dolaşan
yağmur bulutları kara, korkunç bir biçim alıyordu. Aylardan beri gazetelerin yazdıkları saat, daha doğrusu saniye yaklaşıyor, kalplerimizdeki heyecan artıyordu. Sonunda ortalık iyice karanlıklaştı. Görkemli, yaşlı çamlar
siyah gölgelere dönmüştü. Hemen pencereye koştuk. Bulutların arasından güneşin yerine, siyah bir renk almış ay ile birlikte bir de yıldız görüyorduk. Beş on dakika süren bu olay hepimizi şaşırttı."
M. Kayra, Hoşça Kal Trabzon, yay.haz. ve çev. C. Kayra, İstanbul, Dünya yay., 2005, s. 15
|