Abdülhak Adnan Adıvar, "Sonu Da Vinci'ye Çıkan bir Sohbet," Hakikat Peşinde Emeklemeler, İstanbul 1954, s.42-43.
"..... Bundan bir müddet evvel gazetelerimize Roma'dan gelen bir telgrafnamede Leonardo Da Vinci tarafından Sultan II. Beyazıd'a İstanbul'da bir köprü inşaasına dair Cenevre'den yazılmış mektubun Arapça tercümesinin Türk Tarih Cemiyeti kâtibi tarafından Alman müelliflerden Franz Babinger'e verildiğini ve bu zatın mektubun tercümesini Roma'da neşrettiği bildiriliyordu. Bunun üzerine Akşam gazetesinin bir fıkrasında böyle bir mektubun memlekette neşrinden evvel nasıl bir ecnebi alime verildiği sorulduğu gibi iki hafta evvel ben de bu sütunlarda yazdığım Leonardo Da Vinci makalesinin bir notunda bu suale cevap verilemediğini tekrar etmiştim. (Türk Tarih Kurumu'ndan aldığım bir mektubda Kurum'un böyle bir vesikadan haberdar olmadığını ve eğer eline geçmiş olsaydı evvela cemiyetin neşredeceği tabii bulunduğu bildirmiştir). Halbuki işin büsbütün başka bir inkişaf sahası olduğunu okuyucularımızdan Dr. Ahmed Emiroğlu beyden bir mektup ile gelen bir gazete makalesi meydana çıkarmıştır. Şuracıkta o lütûfkâr ve dikkatli okuyucuya teşekkürlerimi bildirdikten sonra hikayenin bu yeni şekline geçiyorum.
İsviçre'nin en büyük gündelik gazetesi olan Neur Zürcher Zeitung'un 19 Nisan 1952 tarihli nüshasındaki bu makalenin daha ilk satırlarından meseleyi bilen bir kalem tarafından yazıldığı anlaşılıyor. Malum olduğu üzere Leonardo da Vinci Şark seyahati ve hattâ Şarkte bir Kölemen sultanının hizmetine girdiği bundan 70 sene evvel J.P.Richter isminde bir sanat tarihçisi tarafından iddia edilmişti. Fakat sonradan Zürich'li bir sanat araştırıcısı (Carl Brun) tarafından da Vinci'ye dair iki hafta evvelki makalemde bahis mevzuu olan ve kendi notlarından çıkarılan Şark seyahatinin hayali bir seyahatten ibaret kaldığı ve fakat bu seyahat notlarının coğrafyacıları bile böyle bir seyahatin yapılmış olduğuna inandıracak kadar sıhhat ve mükemmeliyetle yazılmış olduğu iddiası ortaya atılmıştır (Carl Brun, Die Orienreise Leonardos. Festgabe für G.Meyer von Knonau; Zurich 1913). Maamafih seyahatin hakikat sahasına çıkmış olduğuna inananlar arasında büyük dahinin notlarını tasnif eden E.Mac Curdy'nin de bulunduğunu zikretmeye mecburum.
Herr Franz Babinger'in son defa İstanbul'u ziyareti esnasında Leonardo'nun Sultan II.Beyazıd'a yazdığı mektubu Türk Tarih Cemiyeti'nden almış değil, doğrudan doğruya Topkapı Sarayı'nda kendi araştırmaları sırasında ele geçirmiş olduğu bu mektubda büyük İtalyan sanatkârı Sultan Beyazıd'a dört türlü inşaat projesi arz ediyor.
1.Bir yel değirmeni; 2.Galata'dan İstanbul'a bir köprü; 3.Gemilerden suyu boşaltmak için bir tulumba; 4.Boğazın iki sahilini birleştiren açılır kapanır bir köprü (=Zugbrücke). Mektubda ancak 3 temmuz diye senesiz bir tarih vardır. Fakat yel değirmeninin ve bi,lhassa bütün ölçüler ile beraber çıkmış planları Paris kütüphanesindeki Leonardo Kodeksinin L işaretli kısmında 1502-1503 senelerine aid gösterilmiş olduğundan mektub tarihinin de o senelere tesadüf ettiği söylenebilir.
Zürich gazetesinin neşrettiği o yazının altında bu münasebetle ilave edilen diğer bir fıkrada Galata ile İstanbul arasına başka bir köprü planının da dünyanın diğer büyük bir sanat dahisi olan Michel Ange tarafından tertib edildiği zikrolunmaktadır. Bu sanatkârın diğer hal tercümesinden ve bilhassa Floransa'daki Gondi Bankası mümessilinin Edirne'den kendisine yazdığı bir mektubda onun Türkiye'ye eski bir seyahat tasavvurunu mektubun tarihinden (1 Nisan 1519) 15 sene kadar evvele almış olmasından ve bu defa keşfolunan mektubda bahis mevzuu olan projelerin de aşağı yukarı aynı tarihe düşmesinden bu iki büyük sanat dahisini,n aynı zamanda adeta bir Istanbul köprüsü planı müsabakasına girdikleri gibi bir fikir hasıl oluyor. 1519 tarihli bu edirne mektubu diğer taraftan Michel Ange'a pek münevver bir hükümdar olan Sultan Selim I'in sarayına ressam sıfatıyla girmesini tavsiye etmektedir....." (10.5.1952)
Abdülhak Adnan Adıvar, "İki dahi sanatkar bize gelseydi," Hakikat Peşinde Emeklemeler, İstanbul 1954, s.44-45.
"..... Ben burada sadece gene Da Vinci'nin Sultan Beyazıd II'ye hitaben yazmış olduğu zannedilen mektubu ele alarak bundan evvelki makalelerimi ikmal ve belki de tashih için kendimde bir mecburiyet görüyorum: Leonardo Da Vinci'nin beşyüzüncü yıldönümü, son günlerde bu büyük dahinin Beyazıd II'ye İstanbul'da bir köprü inşasını bir mektubla teklif ettiğine dair malumat veren bir Roma telgrafnamesinin gazetelerde intişarı üzerine, memleketimizde nazarı dikkati celbetmişti.
Mektubun Türkçesi o asrın Türkçesi'ne benzemekte olmasına ve evvelce de söylediğimiz gibi Da Vinci'nin kendi notlarında bu köprüye ve onun ölçülerine dair bir kayıt bulunmasına bakarak mektubun sıhhatinden şüphe etmemek lazım gelirse de mektubun dâhinin imzasını havi olması gelen aslını bulsak daha kati bir vesika elde etmiş olurduk. Köprü projesinin bugün hala Fransa enstitüsü kütüphanesinde üstüne Leonardo'nun el yazısı ile "Beyoğlu'ndan İstanbul'a bir köprü projesi yazılmış olduğu halde mevcut olduğunu ve ölçülerin notlardaki ölçülere uyduğunu bu resimleri iktibas ettiğimiz Floransa'da çıkan Il Nuovo Corriere gazetesinin 23 Mart 1952 tarihli nüshasına Profesör Babinger tarafından yazılmış uzun bir makaleden anlıyoruz. Bu makaleden vesikanın ele geçmesine dair şunu da öğreniyoruz ki ilk Roma telgrafnamesinde verilen havadis yalan değil yanlıştır. Çünki bu vesikayı Herr Babinger bizzat Topkapı Arşivlerinde bulmamış, onu orada bulan bir Tarih Kurumu mensubu (kâtibi veya kâtib-i umumisi değil) kendisine vermiş ve neşrine müsaade etmiştir.
Sultan Beyazıd II'ye gönderdiği kabul edilen mektubun bugünkü Türkçe'ye nakledilmiş sureti şöyledir:
"Ceneviz'den Licardo (?) adlı kâfirin gönderdiği mektubun suretidir: Ben kulunuz değirmen hakkında şimdiye kadar düşündüm ve Allah'ın inayetiyle şöyle bir çare buldum: Bir tertib ile susuz ve yalnız rüzgârla bir değirmen yapayım ki denizde olan değirmenden daha az (masraf) ile yapılsın, ve halka da daha kolay olsun ve her yerde kurulabilsin, (bundan başka) Allahü teala ipsiz ve urgansız geminin suyunu kendi kendine dönen bir dolab ile boşaltmak tertibini bana nasib etmiştir. Bu kulunuz şunu işittim ki İstanbul'dan Galata'ya bir köprü yapmak kasdinde imişsiniz. Ama bilir kişi bulamadığınızdan yapamamışsınız. Ben kulunuz bilirim, (köprü)yü bir yay gibi yüksek kaldırayım ki hiç kimse yüksekliğinden dolayı üzerinden geçmeye razı olmaya. Ama düşündüm ki bir çıkma (dalgakıran - rıhtım) yaparak ondan sonra suyu çıkarayım ve kazıklar koyayım. Şöyle yapayım ki altından hemen yelken ile bir gemi çıka ve öyle bir şekil vereyim ki kalktığı zaman istedikleri vakit (gemiler) (Halic'den Anadolu yakasına geçeler. Ama sular daim aktığı için kenarlar yenir. Bu husus için bir tertib yapayım ki o akan su aşağıdan akıp kenara zarar etmiye. Senden sonra olan padişahlar kolay harcla yapalar. Bu sözlerin doğruluğuna inşallah inanırsınız ve ben kulunuzu daima hizmetinizde bilip emredersiniz. Bu mektup temmuz ayının üçünde yazılmıştır."
İşte bir çok dedikoduları mucib olan mektup budur; tarihte senesi yoktur ve Leonardo Licardo gibi yazılmıştır. Zaten o vakit ki tercümeler ekseriya ecnebi dilini bilen birisi tarafından mealen söylenmek ve bir kâtip tarafından zaptedilmek suretile yapıldığı için gerek isim yanlışı ve karmakarışık ifade bu tercüme usulüne atfolunabilir. Mektubun sıhhat ve mevsukiyetini isbat için yukarıda söylediğimiz gibi, İstanbul ve Galata arasında bir köprü projesinin dâhinin metrukatı arasında bulunması ve mektubun Türkçesinin o asır Türkçesine uyması gibi deliller varsa da o zamanlar Osmanlı Türkiye'sinin kudret ve ihtişamının İtalya'da uyandırdığı korku ve hüşû ile karışık takdir ve hayret hisler ile arada böyle mektublar tasnif edildiğini de hesaba katmak lâzımdır (Meselâ Papa Pius II'ün Fatihe mektubu ve son günlerde Fatih'in vasiyetnamesi diye keşif ihtirasile ortaya atılan bir İtalyanın diğer İtalyan'a yazdığı masalvarî malumat ile dolu mektub gibi). Herhalde bu meseleyi tarih, filoloji ve teknik mütehassısları isterlerse pekala bir tetkik mevzuu yapabilirler ve ararlarsa belki de mektubun aslını arşivde bulabilirler." (14.6.1952)
|